Bir masanın üstünde günlük tutan bir çift el

Kaynak: Unsplash aracılığıyla Thought Catalog.

Bu yazımda daha evvel birbirinden ayrı olan kişisel web sayfam ve blogumu tek bir çatı altına toplama sürecinden ve yakın zamanda kişisel hayatımda olan bitenden ve neden bir süredir içerik üretmediğimden bahsetmek isterim.

Yaklaşık bir senedir teknik araştırmalarıma ve yeni bir şeyler üretmeye ara verdim denilebilir. Bu bir senenin daha öncesinde başladığım ve yarım bıraktığım onca yazmak istediğim yazı vardı. Ancak geçtiğimiz senenin ilkbahar sonu gibi almış olduğum radikal denebilecek ama aslınca onca zamandır Geliyorum. diyen bir karar sonrası önceliklerimde bir takım değişiklikler oldu. Uzun lafın kısası önümüzeki Ağustos ayı uzun vadede kalıcı göç, kısa ve orta vadede ise eğitim ve formel kredibilite edinmek amaçlı öğrenci olarak Kanada’ya gideceğim.

Göç

Bu kararın arkasındaki temel etken herkesin de tahmin edebileceği üzere Türkiye’de özellikle son birkaç senedir daha çok hissedilmeye başlayan sosyoekonomik sorunlar ve giderek artan otoriterleşme. Türkiye’de hayat şartları zor, bir de insan henüz kariyerinin başlarındaysa şöyle düşünüyor: Zaten kariyer hayatım boyunca toplamda belli bir miktar emek harcayacağım, ben bu emeği dünya üzerinde hangi noktada harcarsam harcayayım hemen hemen benzer bir deneyim yaşayacağım, peki bunca emek karşılığında daha çok maddi ve manevi kazanç elde etmek şansım varsa bunu neden değerlendirmeyeyim? Bu şans varken değerlendirmeyip Belki düzelir. niyetiyle emek harcayıp üstüne de belki düzelmediğinde batık maliyet yanılgısı oluşuyor ve Ya zaten bizden geçti artık, şu saatten sonra… denilip iyice o sarmalın içine düşülüyor. Bir pişmanlık yaşayacaksam varsın o da Kanada’ya gitmenin pişmanlığı olsun, ama sanmıyorum. Çünkü ideolojik olarak da kendimi artık Türkiye’ye pek ait hissetmiyorum, acı ama gerçek.

Bunun yanı sıra bir de bilgi teknolojileri ve güvenliği alanında formel bir eğitim almak istemem var. Halihazırda yalnızca Psikoloji alanında yüksek öğrenim lisansı olan biriyim ve şüphesiz bunun bana vermiş olduğu çok değerli bir bakış açısı var. Ancak şahsen özellikle deneyim açısından eksiklerim olduğunu düşünüyorum. Kitaplar vasıtasıyla teoriye hakim olabilirsiniz ama günün sonunda örneğin ethernet kablosu elimizde, sıkma pensesi belimizde diye sunucu odasına girip kablo döşemiyorsanız, yüzlerce bilgisayarı aynı anda ayağa kaldırırken çıkan sorunlara gidip birebir müdahele edip uğraşmıyorsanız vs. bazı şeyleri kavrayışınız eksik kalıyor, tam oturmuyor. Türkiye’de bilgi teknolojileri için böyle bana mentorluk edebilecek birilerinin olduğu bir tür staj aradım ancak bulamadım. Türkiye’deki mevcut popüler stajyer anlayışı da daha ucuza çalışan vasıfsız işçi şeklinde olunca bu işi hakikaten öğrenmek isteyenin işi zor. Hele bir de Psikoloji gibi sözelci tandanslı bir formasyonunuz varsa işiniz onca sayısalcı arasında daha da zor oluyor çünkü biliyorsunuz BT çalışanları her sabah günlerine 100 tane ileri derece teorik matematik problemi çözüp, üzerine uranyum üretip bir de en son cila niyetine hadron çarpıştırarak başlıyorlar /s.

Ontario, Kanada’da gideceğim okul college olarak geçiyor, gideceğim program ile 2 senenin sonunda Ontario kolej diploması alabiliyorum, opsiyonel olarak 1 sene daha güvenlik üzerine okuyup toplamda 3 senenin sonunda Ontario ileri kolej diploması da alabiliyorum ama ben bunu hem o kadar ihtiyacım olmadığı için hem de eğitim süresini çok da uzatmamak için istemedim. Bizdeki meslek yüksek okullarındaki önlisans programları ile karşılaştırılabilir. Benim gideceğim programın co-op adı verilen program kapsamında maaşlı olarak iş deneyimi elde etmenizi sağlayan opsiyonel bir versiyonu da var ve şahsen ben de bundan faydalanacağım. Ancak önemli olan burada size iş bulmuyorlar, siz yine arayıp başvurup buluyorsunuz ama bunu eğitim kapsamında deneyim olarak sayıyorlar, bir de bu versiyondan yararlanmak için sembolik, bir miktar daha para ödüyorsunuz. 2 senelik eğitimin sonunda ise başvurmanız ve olumlu sonuçlanması halinde devlet tarafından size mezuniyet sonrası çalışma izni adını verdikleri, en fazla 3 seneye kadar (üst limit, size verilen daha az da olabilir, kaç sene okuduğunuza bağlı) Kanada’da işçi olarak geçici oturum izni ile kalmayı sağlayan bir belge veriyorlar. Siz de bu süre zarfında gerekli şartları sağlayan iş pozisyonlarında çalışıp en sonunda kalıcı oturum izni için başvurabiliyorsunuz. Bu kaba hatlarıyla anlattığım süreç, Kanada’ya eğitim amaçlı gidip bu sayede çalışma izni kazanıp Kanada’da iş deneyimi elde etme yoluyla kalıcı oturuma başvurma yolu. Bunun dışında göç için başka yollar da var ama hepsinin şartları vs. farklı oluyor. Meraklısı daha fazla bilgiye Kanada devletinin ilgili web sitesinden ve eyaletlerin web sitelerinden ulaşabilir ya da bu konuda hizmet veren danışmanlık şirketlerinden destek alabilirler (ben kendim yaptım, İngilizceniz iyiyse web sitelerindeki yönergeler gayet anlaşılabilir ve uygulanabilir). İlerleyen süreçte Kanada’ya göç konusunda kendi deneyimlerimi diğer meraklı kişilere faydalı olması için paylaşmak gibi bir niyetim de var. Özellikle merak ettiğiniz bir şeyler varsa sormaktan çekinmeyin.

Dediğim gibi hal böyle olunca önceliklerim değişti. Bir gerçek var ki önümüzdeki en az birkaç seneyi hareket halinde geçireceğim, hobi olanaklarım kısıtlı olacak ve ailem ile en az bir sene boyunca yüz yüze görüşemeyeceğim. Bu sebeple biraz işi gücü bırakıp hem ailemle vakit geçirmeye hem de hobilerime yönelmeye karar verdim.

Yeni web sitesi

Aslında bunu göç meselesinden önce incelemem konu akışı açısından belki daha mantıklı olurdu ama halihazırda bu satırları okuyorsanız belki fark etmişsinizdir, yeni web sitesine geçtim.

Daha evvel kişisel web sayfam için GitHub Pages ve blogum için de Write.as platformlarını kullanıyordum. Aslında bir süre için beni idare eden güzel bir kombinasyondu, ancak ilerleyen süreçte Write.as’in vermiş olduğu hizmetten pek memnun kalmadım. Kendilerini seçme sebebim Medium’un kullanıcılarını takip eden ve tekelleşmeye başlayan yapısından hoşlanmamamdı. Sırf bu yüzden para verip pro üyelik de satın aldım, maksat açık kaynak ve Fediverse desteği olan bir projeyi desteklemek olsun. Ama problem şu ki yazılımlarında birden fazla bug’a rastladım ve bunları raporladığımda geri dönüşleri ya çok geç oldu ya da klişe açık kaynak yazılım geliştiricisi lafı olan Çok güzel. Peki bunu neden sen düzeltip push etmiyorsun? gibi bir geri dönüşle geldiler. Oysa ki şunun farkında değillerdi: Ben bir hizmete para verdiğim andan itibaren tüketiciyim ve geliştirici kimliğimi kapıda bırakırım. Böyle bir beklentinin kanımca örneğin Spotify’ın premiumuna para verip üzerine reklam dinlemekten farkı yok. Çünkü kod yazmak da, para da özünde emektir. Ben halihazırda o emeği sembolize eden parayı sana ödemişim, sen kalkıp bana üzerine tekrar reklam dinlettiğinde ya da kod yazarak emek harcamamı talep ettiğinde bana ekstra bedel kitlemiş oluyorsun. Bakmayın, ücretsiz yazılım diye bir şey yok. Para olsun, kod yazma olsun, reklam verme olsun her yazılım tüketicisinin ya da birilerinin emeğiyle var ediliyor. Neyse işte, hal böyle olunca anladım ki şu işe kalıcı ve doğru düzgün bir çözüm bulmak lazım.

Statik site istediğim konusunda emindim. Sırf blog ve kişisel web sayfası için sunucu masrafı, bakımı ve güvenliği ile uğraşmak bence gereksiz. Yorum gibi mekanizmalarla okuyucu ile etkileşime geçmek isteniyorsa onu sağlayan üçüncü parti mikrohizmetler günümüzde mevcut (bkz. Jamstack). Blog için ayrı bir platform kullanmak istemediğimden de emindim, çünkü illa ki bir şey tam istediğim gibi olmuyor, bir de üzerine para filan istiyorlar ya da blogu okumak için gelen okuyucuyu takip edip reklam gösteriyorlar. Sonuç olarak anladım ki kişisel web sayfasından, kişisel web sitesine geçiş yapmanın zamanı gelmiş.

Statik site üreteçlerinden şüphesiz en popüleri Ruby üzerinde çalışan Jekyll. Daha evvel sıfır Ruby deneyimi olan birisi olarak doğrudan Windows desteği olmadığı için WSL üzerinde alıp biraz kurcaladım ama kullanıcı deneyimi bana çok dağınık ve kafa karıştırıcı geldi. Yok işte Ruby sürümü şu olacak, yok şu paketlerin şu versiyonu yüklü olacak derken daha başlamadan kendinden soğuttu. Sanıyorum bunda Ruby deneyimim olmamasının da etkisi var, zira örneğin Python gibi deneyimli olduğum bir dil ve araçları kullanılıyor olsaydı belki uğraşıp yapabilirdim.

Başka alternatif yazılım var mı diye araştırırken Go üzerinde çalışan Hugo’yu keşfettim. Jekyll’da daha kurulum aşamasını doğru düzgün geçememişken Hugo ile 15 dakikada kurulumu yapmış ve sayfa şablonlarını yazmaya başlamıştım bile. Bu kadar kolay olmasının sebebi Hugo’nun çapraz platform çalıştırılabilir (ing. executable) olarak paketlenmiş olması. Test sunucusu dahil bütün özellikler tek bir dosyaya derlenmiş olarak geliyor ve sizi spesifik yorumlayıcı (ing. interpreter) ve kütüphaneleri toplama gibi dertlerden kurtarıyor. Bir de tek çalıştırılabilir üzerinden çalıştığı için bilgisayarınızda Go derleyicisi yüklü olmasına, hatta çok nadir birkaç fonksiyonu kullanırken fikriniz olması dışında Go bilmenize de gerek yok. Son olarak da Hugo, derlenmiş bir yazılım olduğu için çok hızlı çalışıyor. Ee abi bu süpermiş, Jekyll filan hikaye o zaman.

Eğer sizin de kafanızda statik web sitesi yaratmak gibi bir fikir varsa Hugo’yu kesinlikle öneririm. Dokümantasyon yazılımın sitesinde mevcut, eğer yetersiz gelirse üçüncü parti eğitsel materyallere de yine sitelerinde yer vermişler.

Barındırma (ing. hosting) için şu sıralar herkesin öve öve bitiremediği ve benim de uzun zamandır merak ettiğim Netlify’ı kullandım. GitHub Pages’in steroidli versiyonu gibi düşünebilirsiniz, hem de bedava. Zaten bu daha evvel linkini verdiğim Jamstack teknolojisinin bayrağını Netlify taşıyor ve bayağıdır bunun pazarlamasını yapıyorlar, Hugo da bu ekosistemin popüler araçlarından biri. Bir de üstüne işte JavaScript filan ekleyip istemci tarafında mikrohizmetler ile iletişime geçip statik site üzerinden uygulama çalıştırıyorsun. Ben hem yalnızca derdimi anlatacak kadar JavaScript bildiğimden hem de minimalist site tasarımlarını sevdiğimden bu kısımlara pek girmedim.

Yaklaşık 1 aydır sitenin şablonları ile uğraşıyorum ve artık sitenin dizaynı bitti diyebilirim. Meraklısı için Lekh ismindeki Hugo temasını baz olarak kullanıp üzerinde keyfimce birçok modifikasyon yaptım. Şu anki haliyle beni epey uzun süre götürür diye umut ediyorum.

Bunun dışında yakın zamanda yayınlayacağım bir yazı üzerinde daha çalışıyorum. Bende olup biten böyle. Okuduğunuz için teşekkürler ve bir dahaki sefere dek görüşmek üzere.